26 Şubat 2008 Salı

DELİYE BAK DELİYEE...

DELİYE BAK DELİYE
AKLINI İSTİMLÂK ETMİŞ BELEDİYE

Erovision şarkı yarışmasına DELİ adlı şarkıyla katılıyoruz. Çok iyi ediyoruz! Bu şarkı tam bize göre; çünkü güleriz ağlanacak halimize, akıllılardan daha çok ilgi gösteririz delilerimize.
Hadi gelin delilerimize şöyle bir göz atalım, neşemize neşe katalım!
Deliye bak deliye; aklını istimlâk etmiş belediye.
Deliye bak deliye; tek sermayesi aklıydı, onu da yüklemiş kediye!
Deliye bak deliye; parası yoktu, aklını etti sevgilisine hediye...
Deliye bak deliye; din iman lafları edince adı çıktı veliye...
Deliye bak deliye; aklını oynattı herkese deli diye diye...
Deliye bak deliye; kendi karnını zor doyururken, evlenme teklif etti bir işte çalışmayan sevgiliye...
Deliye bak deliye; bu seçimde gene oy verdi yalancı talancı partiye...
Deliye bak deliye; âşık oldu bir güzele, güzelin çıkınca lensleri, silikonları, botoksları, bir şey kalmadı geriye...
Bu delilerin zararı kendilerinedir daha çok. Aşağıda sadece kendilerine değil, yedi mahalleye zararları dokunan tehlikeli delileri dile getiriyoruz, bu delilerden uzak durun, diyoruz.
Para kazanmak varken
Kitap okur durursun
Bu gidişle canım sen
Papazı çabuk bulursun
Deli bu aydın deli
Elleri kelepçeli
Herkes eğleniyorken
Toplumu düşünürsün
Feleğini şaşırır
Kafayı üşütürsün
Deli bu aydın deli
Böylesi çok tehlikeli
Sanat senin neyine
Aman kilit vur diline
Dünyaya boş verirsen;
Dokunan olmaz kılına
Deli bu aydın deli
Dinmiyor gözyaşı seli.

11 Şubat 2008 Pazartesi

SEVGİLİLERİN GÜNÜ VAR MIDIR?

SEVGİLİLERİN GÜNÜ MÜ VAR MIDIR?

Her yıl sevgililer günü kutlanır, “Senede bir gün” şarkısı çalınır, hediyeler alınarak, yapmacık pozlar takınılarak gün kutlanır. Ertesi gün de eski hamam eski tas olur. Şu gerçek ne yazık ki atlanır: Sevgi her gün gösterilen ilgi ve özveriyle ikiye katlanır; bencillikten sıyrılınca karlı dağları aşar, doludizgin koşan bir ata dönüşür, kanatlanır.
Sevgililerin günü yoktur; gecesi vardır. Gündüzün çiğ ışığında çekinmeden dolaşamaz aşk ortalıkta uzun uzadıya, duramaz gözlerde, gönüllerde, konamaz arısı, kelebeği dudaklara, yatamaz çiçeklerin koynunda sereserpe. Çünkü sığlık vardır gündüzün aydınlığında. İnsan sevgilisiyle baş başa kalamaz tam anlamıyla, kendisini ona veremez bütünüyle. Sevgilisiyle bütünleşemez. Başkalarının gözü, kulağı, ilgisi, sevgisi, nefreti girer araya. İnsan, hayvan sesleri, gürültüler, türlü çeşitli görüntüler, hava kirliliği, yerli yersiz konuşmalar su katar pişmiş aşa, diken olup batar, ilişkiyi sakatlar. Duygular iyice ortaya serilemez, gönül kapısından tümüyle girilemez. Gönül alışverişi edilemez.
Gece el ayak çekilir. Ayla, yıldızlarla desteklenen bakışlar değişir, sevenler sevilenler daha çok romantikleşir. Loş ışıkta daha güzel görünür sevgili. Birlikte dinlenen şarkılar, söylenen şiirler daha çok etkiler âşıkları. Eller, gözler kenetlenir, vücutlar birbirine kilitlenir; ilişki kem gözlerden saklanır, gönül gönüle odaklanır, duygular allanır pullanır, atılan tohumlar yeşerir, filizlenir, dallanıp budaklanır, ırmaklar coşar, denizler dalgalanır...
Şairin dediği gibi; “Her yer karanlık” olsa bile “pür nur” dur o mevki. Vücut vadisinde tüm engelleri aşar gönülden taşan sevgi, gözüne görünmez bu yolun taşı dikeni...
İşte bunun içindir ki, sevgililerin günü yoktur; olsa bile sanaldır, yüce değil banaldir, sahtedir, yalandır. Sevgililerin gece olur düğünü, ancak o zaman çözülür aşkın bilmecesi, düğümü. Bu düğümü, bilmeceyi çözene, o güzellik ülkesinde gezene, ayrık otlarını söküp karanfil, gül dikene ne mutlu!

***Erhan Tığlı***