24 Kasım 2010 Çarşamba

DOST DİLEKLER


Gönlünüz şen mekanınız gülşen olsun
derde çileye yer kalmasın
küpünüz mutluluk ve huzurla dolsun
Gönlünüze kuş konsun
o kuş bülbül olsun
Boş kalmasın sevgiye dostluğa
uzattığınız el
silinmesin ömür defterinizden
sevgi saygı doğru iyi güzel

21 Kasım 2010 Pazar

Kitap okuyan güzeldir ama okudukça güzelleşir.

Ben Bir KİTABIM

BEN BİR KİTABIM

Ben bir kitabım. Değerimi bilenlerin gözünde hazine, bilmeyenlerin gözünde de bir kâğıt yığınıyım. Kahveler, çayhaneler, birahaneler ve de stadyumlar doludur ama ben hep tenhayım. Oralar paralıdır, ben para istemem. Oraların havası pistir, benimki temiz. Bana gelenler artar, çoğalır, yücelir; oralara gidenler ise eksilir, azalır. Gene de müşterim(!) yoktur. Birkaç emekli, gidecek yer bulamayan üç beş enayi gelir sadece. Öğrenciler gelir bir de, öğretmenlerinin verdiği ödevleri yapmak için. Ama sayfalarımı buruştururlar, hatta yırtarlar. Ansiklopedilerimin sayfalarını kopararak cebine atıp gidenler vardır içlerinde...
Benim hakkımda övgü dolu sözler söyleyen şair ve yazarların ne dediklerini göstereyim de anlayın artık değerimi, kavrayın önemimi. Bilin size ettiğim hizmeti.
İlk sözü Cemil Meriç alıyor. Bakın ne diyor: “Kitap bir limandır benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardır.”
Eski ünlü boksör Mike Tyson kulaklara küpe olması gereken bir gerçeğe değiniyor: “Hapisteyken ilk defa kitap okudum. Tolstoy’u, Platon’u tanıdım. Düşünüyorum ki, böyle kitapları zamanında okusaydık hiç hapse girer miydik?”
Maksim Gorki, kitabı önce merdiven basamağına, sonra da pencereye benzetiyor: “Kitaplar, hızla ilerleyen bir trendeymişim gibi yeni görüntüler, türlü dünyalar seriyordu gözlerimin önüne...
Her kitap beni kabalıktan, hayvansılıktan insanlığa, insancıllığa yükselten, daha iyi bir yaşamı anlamama ve ona karşı derin bir susuzluk duymama neden olan bir merdiven basamağıydı. Büyülü bir güzellikle insanı saran ve onu değiştiren nice inanılmaz işlevi olmuştur kitapların... Her kitap, önümde yepyeni ve yabancısı olduğum bir dünyaya açılan bir penceredir...”
Nietzsche, kitap okuma sanatının nasıl olması gerektiğini vurguluyor: “Okumayı sanata dönüştürebilmek için ağır ağır, bütün kapıları ardına dek açarak okumak gerekir; tıpkı inek gibi, geviş getirme yeteneği gerekir.” Bir başka sözünde de şunları söylüyor: “Bir kitap seni başka bir kitaba götürmüyorsa beş para etmez.”
İhsan Biçici, yazdığı bir şiirinde kitap sevgisini şöyle dile getiriyor:
“Hep tozlu sayfaların arasında
Seni aramakla geçti ömrüm
Hep senin için yaşamak istedim de
İnan kitaplardan bir mezar olsa
Bir gün beklemezdim ölürdüm.”
Erhan Tığlı da öğretmenken öğrencilerine tebliğler dergisinde tavsiye edilmeyen kitapları öğrencilerine okuttu, sattı, satışına yardımcı oldu diye sürgüne uğradı. Sürgündeyken yazdığı Eli Kitaplı Adam öyküsü Kültür Bakanlığı’nın En İyi Hediye Kitaptır eserine alındı. Milli Eğitim Vakfı’nın düzenlediği öykü yarışmasında ödül kazandı ve o yıl Akşehir Nasrettin Hoca öykü yarışmasında da ödül aldı. Acı bir gülüşle ve kızgınlıkla bakın ne yazdı:
Herkes birbirinin canına okurken
O, sadece kitap okudu, okuttu
Buydu kusuru, başka suçu yoktu!
(Mezar taşına yazılmasını istediği taşlaması)
Farkında mısınız bilmiyorum:
Kitap okumak isteyenin parası yok/ Parası olan kitap okumuyor...
Kitabın değerini bilmek için göz ister, doğa için de: “Doğa ve kitap onları görebilen gözlere aittir.” Emerson. Meander’e göre, “Okuyanlar iki misli daha iyi görürler. J.Addison, kitabın aklın gelişmesine yardım ettiğini, “Vücut için jimnastik neyse akıl için de kitap odur” diye belirtiyor. Gelin şimdi de Memet Baydur’un bir yazısına göz atalım:
“...Asıl sorun, okuması yazması olanların okumaktan hoşlanmamalarıdır... Okuduğunu seçerek okuyan, ama durmadan okuyan bir züppe, yılda iki piyasa romanı, elli iki televizyon dergisi ve 365 kupon gazetesi okuyan bir halk adamından iyidir bence... İlericilerimiz var, gericilerimiz var, laiklerimiz var, yobazlarımız var. Hepsi bu ülkeyi çok sevdiğini söylüyor ama hiçbiri okumuyor...”
Bu konuda epeyce dertli olan Çetin Altan, “Her evdeki kitap sayısı ortalama on tane olsa, vaziyet düzelecek.” Diyor. Kitaplarınızı sayıp rahatlamayın hemen, herhangi on kitap değil, on iyi kitap olarak algılıyorum ben bu öneriyi. Gazeteci yazarların politik liderleri anlattığı kitaplar, yirmi günde kırk kilo vermenin gizlerini anlatan kitaplar, kahve falını gizlerini anlatan kitaplar, pop yıldızlarının biyografileri falan sayılmıyor...
Ne okursun ne yazarsın
Aklın bir karış havada gezersin
Sadece mesaj okur, mesaj çekersin
Bu ne biçim okur-yazarlık?
Havanda su döver, lak lak edersin!
erhantigli@mynet.com
*******************

1 Kasım 2010 Pazartesi

Mutluluk Nerde?


MUTLULUK NERDE?

Mutluluk kuş olup uçuyordu
Hemen yakaladım
Kafese koydum
Ama özgür yaşamak istedi
Kaçıp gitti kafesinden
Aradım taradım
Bir türlü bulamadım
Tam umudu kesiyordum ki
Çocuğun gözlerinde gördüm
O yaramazı
Elimi uzatınca uçuverdi
Dudaklarına kondu çocuğun
Güldü çocuk gül oldu
Mutluluk çoğaldı
Evren gül rengine boyandı